1997 S-300 Füzelerinin Kıbrıs’a Yerleştirilmesi Bunalımı

1996-97 yıllarından bu yana Kıbrıs’ta, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi arasında Ortak Savunma Doktrini çerçevesinde hayata geçirilmeye çalışılan iki önemli projeden söz etmek mümkün. Bunlardan ilki,  adada Yunan hava kuvvetlerinin kullanacağı bir hava üssü kurmak, diğer bir gelişme ise, Rusya’dan satın alınarak adada konuşlandırılması planlanan S-300PMU-1 TMD[1] füze sistemleri olmuştur.


Kıbrıs Rum Kesimi füze sistemlerinin Ağustos 1998’de Rus teknisyenlerin yardımlarıyla adaya gelebileceğini ve Ekim, Kasım 1998 tarihleri arasında da konuşlandırılabileceklerini umduklarını belirtmişlerdir. Rusya’dan satın alınacağına ilişkin açıklamaların ardından Türkiye, bu füzelerin Kıbrıs’a yerleştirilmelerine adadaki güç dengesini bozacağı gerekçesiyle karşı çıkmış ve askeri yöntemler de dahil olmak üzere gerekli tepkiyi göstermekten kaçınmayacağını açıklamıştır.

Türkiye’nin görüşüne göre, S-300 füze sistemlerinin Kıbrıs’a konuşlandırılması sadece KKTC’nin değil, aynı zamanda, Türkiye’nin de güvenliğini yakından ilgilendirmektedir. Giderek, batı savunma sistemleri çerçevesinde ele alındığında bu füze sistemlerini kullanmak üzere adaya gelerek Kıbrıs Rum kesiminde eğitim ve teknik destek sağlayacak olan Rus teknisyenlerin adadaki varlığı, adaya yerleştirilmesi planlanan radar sistemleri NATO kodlarını kullanan Türk, İngiliz ve Yunan silahlı kuvvetlerinin hareket yetenekleri üzerinde olumsuz etkiler yaratacaktır.[2] Adadaki ve giderek Akdeniz’deki Rus etkinliğinin artmasına zemin hazırlayabilecek böylesi bir girişim, Türkiye bakımından olduğu denli ABD ve diğer NATO üyesi ülkelerinin de tepkisini çekmiştir. Sonuçta,  Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, bu füzelerin Yunanistan ile imzalamış oldukları Ortak Savunma Doktrini çerçevesinde Kıbrıs adasının dışında, bir Yunan adasında -Girit’te- konuşlandırılabileceğini belirtmesi ile tartışmanın odak noktası Kıbrıs’tan Ege Denizi’ne  kaymıştır. Yunanistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Yiannos Kranidiotis yapmış olduğu açıklamada, S-300 füze sistemlerinin Kıbrıs’a yerleştirilmesinden vazgeçilmiş olmasının, 1993 yılında iki hükümet arasında imzalanmış olan Yunanistan-Kıbrıs Ortak Savunma Doktrini’ni baltalamayacağını belirtmiştir. Kranidiotis, Kıbrıs Haberler Ajansı’na yaptığı açıklamada, Yunanistan’ın, Kıbrıs Helenizminin çıkarlarını yansıtan Kıbrıs’ın savunmasını garanti ve güvence altında tutmaya devam edeceğini, ayrıca Türkiye’nin Kıbrıs’a yönelik herhangi bir saldırgan hareketinin Yunanistan tarafından savaş nedeni/casus belli sayılacağını belirtmiştir.[3]

Bu bağlamda, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’nin Kıbrıs’a S-300 füze sistemleri yerleştireceğini açıklamasının Türkiye ile olan pazarlık gücünü arttırmaya yönelik bir taktik amaç taşıdığı da söylenebilir. Kranidiotis’in belirttiğine göre; “…Bizim öncelikli hedefimiz son günlerde BM Güvenlik Konseyi tarafından hazırlanmış olan çözüm önerilerinin içermiş olduğu olumlu yönlerinin yerine getirilmesini sağlamaktır… ikinci hedefimiz Kıbrıs’da Türk işgal kuvvetlerinin ABD kanunlarını ihlal ederek kullanmakta oldukları ABD yapımı silahların geri çekilmesini sağlamak olmalıdır….

Yunanistan ABD yapımı silahların adadan geri çekilmesi için baskılar uygulamaya devam edecektir…. Üçüncü hedef ise, Kıbrıs sorunun çözümünü kolaylaştıracak gelişmelere yol açacak olan Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne tam üyeliğini sağlamaktır.” [4]

Nitekim, bu füzelerin öncelikle Türkiye’nin, ardından ABD ve NATO üyesi ülkelerin tepkisini çekmesi sonucunda Yunanistan, bu füzelerin Kıbrıs dışında bir bölgeye taşınması için adadaki tüm silahlı güçlerin ada dışına çıkarılması gerektiği şartını ileri sürmeye çalışmıştır.[5]

Bu füzelerin Kıbrıs’a yerleştirilmesi çabasını aslında Yunanistan ve GKRY arasında daha önce imzalanmış bulunan Ortak Savunma Doktrini çerçevesinde değerlendirmek gerek.  Bu doktrin çerçevesinde Yunanistan’a ait askeri kuvvetlerin adada konuşlandırılmak istenmesi ve buna uygun alt yapı yatırımlarının gerçekleştirilmesi özünde Kıbrıs Rum Yönetimi’nin güvenlik kaygılarını giderme çabasından farklı bir nitelik taşımaktadır. Son 25 yıldır Kıbrıs’ta fiili bir barışın sürmekte oluşu dikkate alınırsa, iki toplum arasında sıcak bir çatışma olasılığının az olduğundan söz edilebilir. Diğer yandan, toplumlar arasında barışa ilişkin görüşmeler sürerken açıktan bir silahlanma çabasına girişilmesi görüşmelerdeki samimiyeti gölgelemektedir.

S-300 füze sistemlerinin Kıbrıs’a yerleştirilmek istenmesi karşısında Türkiye’nin göstermiş olduğu tepki, daha çok bölgedeki stratejik dengenin değiştirilmek istenmesi karşısında Türkiye’nin de karşıt önlemler almak zorunda olacağı ve bu durumun yeni bir silahlanma dalgası oluşturarak gerginliği daha da tırmandıracağı yönünde olmuştur.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Ocak 1997’de siparişini verdiği S-300 füzelerinin Kıbrıs’a yerleştirileceğinin açıklanması, Türkiye ve Yunanistan arasında yeni bir güvenlik tartışmasını gündeme getirmiştir. Bilindiği gibi, Yunanistan, Kıbrıs Rum Yönetimi ile imzalamış olduğu Ortak Savunma Doktrini’ne uygun olarak Kıbrıs’ın güneyinde Baf’da bir hava üssü inşa etmektedir. Bu üssün S-300 füzeleriyle donatılması durumunda yapılan hazırlıkların savunma değil saldırı amaçlı bir nitelik taşıyacağı ve “güneyden olası bir tecavüzde Güney Kıbrıs’ın bir sıçrama tahtası olacağının açık göstergesi” olarak değerlendirilebileceği açıktır.[6] Elekdağ’a göre; “Atina, Doğu Akdeniz’deki stratejik dengeleri Türkiye aleyhine çevirmeyi öngören kapsamlı bir planı gerçekleştirme çabasında…

Bu planın bir köşe taşı olan Baf’daki hava üssü, 12 savaş uçağının konuşlanabileceği modern bir askeri tesis… Ancak, etkili bir hava savunma örtüsünden yararlanmadan Yunanistan savaş uçaklarını burada konuşlandıramaz. Zira, böyle bir tutum, bu uçakları Türk Hava Kuvvetleri’nin eline rehin bırakma anlamına gelir.

Bu üs etkili bir hava savunma silahı olan S-300 füzeleriyle donatıldığı andan itibaren ise, Türkiye’ye karşı direkt bir askeri tehdit oluşturacaktır. Bu durumda, Türkiye’nin Kıbrıs bölgesinde bugüne kadar mutlak hava harekat üstünlüğü ile KKTC’ye ve adadaki Türk kolordusuna sağladığı hava örtüsü olumsuz şekilde etkilenecektir. İncirlik üssü ve bölgedeki diğer askeri hedefler, Baf’da konuşlanacak veya buradan yakıt ikmali yapacak Yunan uçaklarının menzili içine girecektir.

Yunanistan’ın, Girit’te bir deniz üssü ile uzun menzilli A-7 uçaklarının konuşlandığı bir hava üssü, Rodos’ta bir askeri havaalanı mevcuttur. Bunlara ilaveten, Güney Kıbrıs’ta da hava ve deniz üsleri kurması halinde (hala Terazi-Limasol mevkiinde bir deniz üssü inşa ediliyor), Yunanistan, ‘Girit-Rodos-Kıbrıs’ adalar zinciriyle Türkiye’yi İyon Denizi’nden İskenderun Körfezi’ne kadar uzanan stratejik bir kontrol kuşağıyla çevreleyecek ve Anadolu’nun tüm deniz ulaşım yollarını kapatma olanağına sahip olacaktır. Atina’nın bu şekilde , bir süre sonra İskenderun’a akacak Orta Asya petrolünün dünya pazarlarına ihraç yollarını da kontrol edebileceğini hesapladığı muhakkaktır.”[7]

Cumhuriyet Gazetesi’nde “üst düzey Dışişleri Bakanlığı yetkililerine dayanılarak” verilen  bir habere göre; “… Geçen haftalarda Yunanistan’ın düzenlediği Toksotis tatbikatı sırasında 4 adet yunan savaş uçağının üsse inmesinin engellendiği” belirtilmiş;  ‘Bu üssün Yunanistan tarafından operasyonel hale dönüştürülmesine izin verilmeyecektir’ denilmiştir. “Yetkililer, Baf üssünün kullanılması durumunda… ihbar süresinin 2 dakikaya ineceğini kaydederek bu durumda güney bölgelerdeki ‘rafineri, enerji santralleri gibi askeri ve sivil stratejik noktaların’ savunmasız hedef olarak kalacaklarını”, belirterek; “Bu durumda yapılması gereken, o üssün kullandırılmasını önlemektir”, demiştir.[8]

S-300 Füzelerinin Kıbrıs yerine Girit’te konuşlandırılmasına karar verilmesinin ardından Kıbrıs Rum Yönetimi Savunma Bakanı Yannakis Omiru istifa etmiş ve yaptığı açıklamada, “Savunma Bakanlığı’nı üstlenirken, Ortak savunma Doktrini’nin gerektirdiği silah sistemleriyle donatmak, egemenlik haklarımızın gereği olduğu görüşünü yerleştirmiştik.  Doktrinin daha da güçlenmesi için çalıştık. Yunanistan’la ortak tatbikatlar gerçekleştirdik. S-300’lerin siparişi ile Kıbrıs Silahlı Kuvvetleri’ni genel güce ulaştırıp, Yunan savaş uçakları yardımımıza gelinceye kadar tek başına Türk Hava Kuvvetleri’ni göğüslemeyi hedefliyorduk.

Maalesef, başka uçaksavar sistemlerinin hiçbir şekilde S-300’lerin yerini alacağını sanmıyorum.

S-300’lerin iptalinde Yunanistan’ın sorumluluğu vardır ve bu iptal kararından sonra Kıbrıs ve Yunanistan halkı arasında bir güven krizi yaşandığı da doğrudur. Ancak buna müsaade edilmemelidir. Kıbrıs Helenizmi, Yunanistan’la birlikte yürümesinden başka yol olmadığını anlıyor” demiştir.[9]

S-300 füzelerinin Kıbrıs yerine Girit’te konuşlandırılmasına karar verilmesini ardından ABD yönetiminin Kıbrıs’ta bulunan askeri güçlerin kullanmakta olduğu Amerikan silahlarını geri çekmesine ilişkin bir planın uygulanacağı ileri sürülmüş;[10] Türkiye, eş zamanlı olması gereken ABD’nin iç mevzuatına uygun olmayan silahları geri çekmeyi öngörülen sürede tamamlamasına karşın Yunanistan’ın bu işlemi zamanında gerçekleştirmemiştir. Türkiye bu durumdan duymuş olduğu endişeyi ABD’ye iletmiş ve ABD’nin bu konuda vermiş olduğu teminat hatırlatılmıştır.[11]


S-300PMU-1 TMD sistemleri hakkında daha ayrıntılı bilgi için bkz; ”The Russian S-300PMU-1 TMD System,” http://www. cns.edu/research/cyprus/s300tdms.htm.

[2] Ergun Balcı, “S-300 Oyunu”, Cumhuriyet, 5 Ocak 1999, s.9.

[5] Bu konuda bkz; “Missiles off to Crete, is Peace any Nearer?”, http:www.turinfonet.org.tr/frame/articles/missiles.html, B. Tarihi: 27/07/1999.  Beyaz Saray Sözcüsü tarafından yapılan açıklamada S-300 füzeleri konusnda ABD’nin duymuş olduğu kaygılar dile getirilmiş ve “Kaygılarımızı Rusya ve Rum liderliğinin yanı sıra diğerleri nezdinde de gündeme getirdik. Bu füzeler, başkalarının karşı önlemler almalarına yol açabilir. Bütün bu nedenlerden füzelerin transferinden vazgeçilmesi çok önemlidir. Kıbrıs’ta barış ve sorunun çözümü için çaba sarf edilirken S-300 füzelerinin adaya getirilmesi yanlış adımdır” denilmiştir. Fuat Kozluklu, “S-300’ler Karşılıksız Kalmaz”, Cumhuriyet, 1 Mayıs 1998, s. 9.

[6] Şükrü Elekdağ, “Atina Neyin Peşinde?” Milliyet, 22 Haziran 1998, s. 19.

[7] Ş. Elekdağ, “Atina Neyin Peşinde…,” s. 19.

[8] Serkan Demirtaş, “Ankara Baf Üssü Konusunda Kararlı”, Cumhuriyet,  16 Mayıs 1999, ss.1-8.

[9] Reşat Akar, “Rum Hükümeti Sallantıda”, Cumhuriyet, 4 Ocak 1999, s. 8.

[10] Reşat Akar, “Kıbrıs’tan Silahlar Çekilsin”, Cumhuriyet,  5 Ocak 1999, s. 9.

[11] “Atina Kıbrıs’tan Silah Çekmiyor”, Cumhuriyet, 1 Temmuz 1999, s. 11.