KARDAK KRİZİ


GÜMÜŞLÜK SAAT 05;00

BALIKÇILAR; YANYANA ÇALIŞIYORDUK TÜRK BALIKÇILAR GİBİ, HİÇ BİR SORUN YOKTU. TOPHANE, ÇAVUŞ ADA, ONLAR ORADA BİZ BURADA. HİÇ BİR PROBLEMİMİZ YOKTU… MESELA BİR TROL GELİYORDU BİZİM TAKIMLARA ZARAR VERMİYORDU. ADAMA GİDİYORDUK, SÖYLÜYORDUK, DERDİMİZİ ANLATIYORDUK. BİZİM AĞIMIZ VAR, TAKIMIMIZ VAR. “TAMAM” DİYORLARDI….

Burası Bodrum’un Gümüşlük Koyu. Sıradan bir balıkçı motoru ile Yunanistan’ın Kalimnos adasına ulaşmanız yalnızca 45 dakika sürüyor. Gümüşlük koyundan henüz 3,5 mil uzaklaşmışken ve daha Kalimnos adasına 5,5 millik bir mesafe varken karşınıza iki kayalık çıkıyor. Önünde Yunusların oynaştığı, üstünde keçilerin otladığı iki küçük, iki çorak kayalık…

BURASI BODRUMLU BALIKÇILARIN İKİZCESİ, TÜRKİYE’NİN KARDAK KAYALIKLARI, YUNANİSTAN’IN İMİA ADASI. BURASI TÜRKİYE İLE YUNANİSTAN ARASINDA KALAN VE ÖZELLİKLE TÜRK GEMİLERİNİN KULLANDIĞI, NEREDE İSE BİR OTOBANI ANDIRAN GENİŞ BİR BOĞAZ NOKTASI. TÜRKİYE İLE YUNANİSTAN ARASINDAKİ 12 MİLLİK MESAFENİN ORTASINDA “KARDAK” YER ALIYOR. FİGEN AKAT ADLI GEMİ 24 ARALIK GECESİ GELDİ VE KARDAK KAYALIKLARINA ÇARPTI. HEMEN KURTARILMASI GEREKİYORDU. BİR TARAFTA YUNANİSTAN DİĞER TARAFTA TÜRKİYE VARDI. İŞTE O KRİTİK SORU İLK KEZ O GECE SORULDU. KARDAK KAYALIKLARI KİME AİTTİ?

25 ARALIK 1995-BODRUM SAAT 04.30

Figen Akat Çanakkale’den İsrail’e giden sıradan bir yük gemisiydi. Karaya oturduktan 30 dakika sonra geminin sahibi Erim AKAT’a haber ulaştırıldı. Erim Akat vakit kaybetmeden bir Türk sigorta şirketiyle görüştü. Ertesi akşam iki Türk yetkili Figen Akat gemisinin üzerine çıkmış, geminin nasıl kurtarılabileceğini tartışmaya başlamışlardı. Tabi bu arada Türk ve Yunan savaş gemileri de Figen Akat’ın yakınlarında demirlemiş, uzaktan gelişmeleri izliyorlardı.

26 ARALIK 1995- ANKARA

Ertesi gün Yunanistan’ın Ankara Büyükelçisi Dışişleri Bakanlığı’na bir nota verdi. Figen AKAT’ın Yunanistan karasularında olduğunu, kurtarma işleminin hemen durdurulmasını söyledi. Türk Dışişleri Bakanlığı bir başka nota ile bu iddiayı reddetti.

27 ARALIK 1995 – BODRUM

Bu arada Kardak Kayalıklarında Figen AKAT’ın çimento yükünün 150 ton kadarının denize dökülmesine ve kurtarma işleminin bir an önce başlamasına karar verilmişti. 27 Aralık sabahı 100 ton çimentoyu denize dökmüşlerdi ki, kurtarma faaliyetlerini uzaktan izleyen 1 Yunan muhribi yanındaki 3 hücumbot ile gemiye yaklaşmaya başladı. Çok geçmeden Figen Akat’ın etrafı Yunan savaş gemilerince sarılmıştı.

ERİM AKAT (armatör geminin sahibi); 3 TANE HÜCUMBOT GEMİNİN BORDASINA YANAŞTI. YUNAN ASKERİ GEMİYE ÇIKTI VE TÜFEĞİYLE TABANCASIYLA BİZE BU BOŞALTMA İŞLEMİNE “DUR” DEDİ.

Figen AKAT’ın kurtarılma işlemi durdu. Bir Yunan kurtarıcısı Figen AKAT’A yanaştı ve 25 dakika içinde gemiyi bağladığı çelik halat ile kayalıklardan çekti kurtardı. Normal şartlarda geminin bir Yunan adasına çekilmesi gerekiyordu. Yunan Romörkor Figen AKAT’ı çekmeye başladı ancak tam o sırada hiç beklenmedik bir terslik oldu.

ERİM AKAT (armatör-geminin sahibi); 11.50 HALAT GEMİNİN FIRDÖNDÜSÜNE SIKIŞTI. ONU KURTARMAYA ÇALIŞIRKEN BİZİM GEMİNİN PERSONELİ OKSİJENLE TEL HALATI KESTİLER. VE GEMİ SERBEST KALINCA HEMEN TÜRK KARASULARINA GİRDİ VE ORADAN GEMİYİ GÜLLÜK’E ÇEKME İMKÂNIMIZ OLDU.

Figen AKAT’ı bir kaç yüz metre ileride Türk karasularında bekleyen sahil güvenlik botu karşıladı. Gemi şans eseri kurtulmuştu. Ancak bu ilginç kurtarma operasyonu ve sonrasındaki gelişmeler Türk Silahlı Kuvvetlerinde yıllardır adalar ile ilgili araştırmalar yapan bir kuvvet komutanının dikkatini çekmişti.

Güven ERKAYA (D.K.K); AYNI GÜN GENELKURMAY BAŞKANLIĞINDA MİLLİ GÜVENLİK KURULU ÖN TOPLANTISI VAR. O TOPLANTIYA GİTTİĞİMDE TOPLANTI SONRASI GENELKURMAY BAŞKANIMIZA KONUYU ARZ ETTİM. BİR GEMİNİN KARAYA OTURDUĞUNU VE YUNANİSTAN DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI NOTASI İLE BURADA BİR EGEMENLİK SORUNUNUN OLDUĞUNU, EĞER DİPLOMATİK YOLLA HALLEDİLMEZSE KUVVET KULLANIMINA SEBEP OLACAK BİR HADİSE OLABİLECEĞİNİ AYNI GÜN ANLATTIM.

10 OCAK 1996 ANKARA

Notalar verilmiş, Kardak unutulmuştu. Hiç kimse bu işin daha fazla uzayacağını tahmin etmiyordu. Ancak yanıldılar.

Yunanistan, Kardak’ı unutmadı. Kazadan günler sonra Türkiye’ye Kardak’la ilgili ikinci kez nota verdi. Notada Kardak Kayalıklarının 1932 yılında İtalyanlarla Yunanistan’ın yaptığı bir anlaşma ile Yunanistan’a bırakıldığı iddia ediliyor ve Kayalıkların Yunanistan’a ait olduğunun altı çiziliyordu. Bu sefer Türk Dışişleri Bakanlığı daha ciddi olarak “Nerede bu Kardak?”, “Nedir bu Kardak sorunu” diye sordu. Araştırmalar başladı. Kısa süre sonra Kardak Kayalıklarının Türkiye’ye ait olduğunu gösteren tapu kayıtları Bodrum Kaymakamlığı’nda ortaya çıkartıldı. Türkiye Yunanistan’ın notasını bir başka nota ile notayı reddetti.

Artık Kardak Kayalıkları Ege Denizi’nde duran sıradan iki kayalık parçası değildi. Kardak patlamaya hazır bir bomba gibi duruyordu.

Çok geçmeden medya bu durumun farkına vardı…

19 OCAK 1996 ATİNA

İNAL BATU; 02.43; 19 OCAKTI ZANNEDİYORUM SİMİTİS GÜVENOYU ALIP BAŞBAKANLIK GÖREVİNE BAŞLIYOR; HEMEN ERTESİ GÜN SİYASİ RAKİBİ ARSENİS’E YAKIN OLAN YUNAN BASIN YAYIN ORGANLARINDA “YUNAN TOPRAĞINI PEŞKEŞ ÇEKİYOR TÜRKLERE HÜKÜMET” DİYE MAKSATLI YAYINLARA BAŞLIYORLAR.

26 OCAK 1996 KARDAK

Simitis, Yunanistan’da hükümeti kurmakla görevlendireli henüz bir hafta bile olmamıştı. Yunanistan basını seçim hediyesi Simitis’in önüne Kardak Kayalıklarını koydu ve “hadi çöz…” dedi. Tabii bu arada Yunanistan’daki gelişmeleri izleyen Türk basını da yavaş yavaş “nedir bu Kardak” sorusunu sormaya başlamıştı.

Kazadan tam 20 [30] gün sonra (26 Ocak 1996 Kardak) Kardak’ta Fitili Kalimnos belediye başkanı ateşledi. Yanına Adanın papazını, çocuklarını ve bir de Antena televizyonunun çekim ekibini aldı güneşli bir havada Kardak Kayalıklarına çıktı. Şarkılar söyleyerek, türküler eşliğinde Yunan bayraklarını kayalıklara diktiler. Havadaki Yunan jetleri artistik sortilerle Yunan bayrağına selam durdular. Akşam Yunanistan medyası televizyonlarda Kardağı aldığını ilan ediyordu…

27 OCAK 1996 KARDAK

Türkiye’de kıyamet koptu. Medya’da Kardak krizi başlamıştı. Basın ayağa kalktı. Yunan medyasının deniz taarruzuna Türk basını bir helikopter indirmesiyle cevap verdi. İki Türk gazeteci Kardak’ta Yunan bayrağını indirip yerine Türk bayrağını diktiler, akşam olmadan bu şanlı eylemin görüntüleri Türk televizyonlarında gösterilince, iki ülkenin arasında bayrak dikme yarışı yaşanıyordu.

Politikacılar susuyor, Askerler ve diplomatlar ise endişe ile gelişmeleri izliyorlardı.

28 OCAK 1996 ANKARA

İNAL BATU; BU ANLAŞMAZLIĞI TIRMANDIRMAMAK, SOĞUKKANLILIĞINI YİTİRMEMEK, TÜRKİYE İLE YUNANİSTAN ARASINDA YENİ BİR TEHLİKELİ ANLAŞMAZLIK ÇIKARMAMAK AMACIYLA BANA BİR SORU SORULDU. VE BEN GAYET İYİ HATIRLIYORUM. (…) GAYET İHTİYATLI BİR ŞEKİLDE “BİZ YUNANLILARLA BAYRAK YARIŞI İÇİNDE DEĞİLİZ” DEMİŞTİM.

28 OCAK 1996 ATİNA

Ancak Yunanlılar pek de Türk diplomatlarına gibi düşünmüyordu. Özellikle henüz başbakanlık koltuğuna bile doğru dürüst oturamayan Simitis rakibi Arsenis’in Kardak taarruzu karşısında ne yapacağını şaşırmış, köşeye sıkışmıştı. Bir yandan Yunan basını, diğer yandan rakip partiler Simitis’i savaşa doğru itiyorlardı.

Simitis fazla dayanamadı. Aynı gün özel üniformalı, silahlı Yunan birlikleri Kardak kayalıklarına çıktılar. Her iki kayalıktan Türk bayrağını indirip yerine Yunan bayraklarını diktiler. Ardından beraberlerindeki ağır silahlarla kayalıklara yerleştiler.

Ege’de ok yaydan çıkmıştı…

28 OCAK 1996 ATİNA

Atina’da kırmızı alarm vardı. Türk Büyükelçisi Yunanistan Dışişleri Bakanlığı’na çağrılarak uyarıldı. “Kayalıklara yaklaşanlara ateş açılacaktı, Kardak Yunanistan’ındı…”

GÜVEN ERKAYA; BUNUN ANLAMI YUNANİSTAN’IN ARTIK BURADAKİ EGEMENLİK HAKKINI ARTIK SİLAHLA KORUMAYA HAZIR OLDUĞUNU BELİRTEN BİR MESAJDI.

28 OCAK 1996 KARDAK

Kardak’ta hava bozmuştu. Türkiye ve Yunanistan bütün deniz kuvvetlerini Kardak ve etrafına yönlendirmişti. Savaş gemileri, savaş uçakları ve medya ordusu tek kelime ile teyakkuz halindeydi.

CÜNEYT ÖZDEMİR; ASKERLERİN SADECE BİR KAYALIK ÜZERİNE YOĞUNLAŞTIĞINI SÖYLESEK SANIRIM YANLIŞ OLMAZ Kİ BU KARDAK KAYALIKLARININ BÜYÜK OLANI. KAYALIKLARIN ETRAFINA DÜZENLİ OLARAK DAĞILMIŞ BULUNUYORLAR. (05.20) ASKERLERİ BURADAN ÇOK DAHA NET SEÇMEK MÜMKÜN AŞAĞIDAKİLER YEŞİL BERELİLER MUHTEMELEN YUNANİSTANIN ÖZEL KUVVETLERİ, NORMAL ASKERE BENZEMİYORLAR.

29 OCAK 1996 SAAT 19.00 ANKARA

İNAL BATU; ANKARA’DA ÇOK ÜST DÜZEY BİR TOPLANTI YAPILDI. TOPLANTIDA HATIRLADIĞIM KADARIYLA SİVİL KANATTAN BAŞBAKAN SAYIN ÇİLLER, DIŞİŞLERİ BAKANI SAYIN BAYKAL; BAŞBAKANLIK MÜSTEŞARINI HATIRLIYORUM, ONUR ÖYMEN VE BEN ORADAYDIM. ASKERİ KANATTAN DA SAYIN GÜVEN ERKAYA’YI HATIRLIYORUM. DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANI, SAYIN ÇEVİK BİR’İ HATIRLIYORUM.

Güven Erkaya daha önceden planlanan Hollanda gezisini ertelemişti. Devletin üst kademesi Türkiye’nin tavrını belirleyecek bu toplantıya tam kadro katıldı. Kardak krizindeki bu ani gelişme salonda gergin bir hava yaratmıştı. Kardak sorunu ya çözülecek ya da, çözülecekti.

GÜVEN ERKAYA; TOPLANTIDA GERİLİM VARDI. ÇÜNKÜ ARTIK O KADAR TIRMANMIŞTI Kİ HADİSE BİR VEYA İKİ GÜN İÇİNDE MUHAKKAK SURETLE HALLİ GEREKEN BİR KONU HALİNE GELMİŞTİ. İSTER DİPLOMATİK YOLDAN HALLEDİLSİN, İSTER SİLAH KULLANILSIN Kİ SAYIN BAŞBAKAN ÇİLLER VE DENİZ BAYKAL BUNUN DİPLOMATİK YOLLA HALLEDİLMEZ İSE KUVVET KULLANMAKTA KARARLI GÖRÜNÜYORLARDI. TABİİ KUVVET KULLANMAK SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA BUNUN NETİCELERİNİN NE OLABİLECEĞİ DÜŞÜNÜLDÜĞÜ İÇİN SİLAH KULLANMA İHTİMALİNİN VERDİĞİ GERİLİM ORADA OTURANLARIN HEPSİNE HAKİMDİ.

İşte bu gerilim içinde Güven Erkaya bir helikopteri Kardak Kayalıklarında keşif yaptırttı. Gelen haberler Yunan askerlerinin Adadaki varlığını doğruluyordu. Toplantıda ilk olarak Başbakan Tansu Çiller, Onur ÖYMEN’e döndü ve sordu. Dosyamız sağlam mı Kardak Kayalıkları hukuki olarak bize ait gözüküyor mu? “ Cevap “evet sağlam” idi. Tansu Çiller aynı soruyu bir daha, bir daha sordu. Cevap aynıydı.

Daha sonra “Kardak Kayalıklarının Türkiye için önemi nedir?” diye soruldu. Diplomatlar Kayalıkların Ege’deki diğer 150 kayalık için örnek teşkil ettiğini söylediler. Tartışmalar bir anda iki kayalık parçasından, Ege’deki tüm kayalıklara, kıta sahanlığına, hatta adaların kime ait olduğuna kadar uzanıyordu. Kayalıkların kime ait olduğunun altında ise 12 mil sorunu yatıyordu.

Karasuları GenişliğiYunanistanTürkiyeUluslararası Sular
6 Deniz Mili% 44% 7.5% 49
12 Deniz Mili% 71% 8,5% 19

Yani iki kayalığa sahip olan Ege’de sınırların belirlenmesinde de söz sahibi olacaktı…

DENİZ BAYKAL; BU KONUDA KARARLILIĞIMIZIN NE GİBİ SONUÇLAR ÇIKARABİLECEĞİ KONUSUNDA CİDDİ İHTİMAL DEĞERLENDİRMELERİ YAPILDI. TÜRKİYE BU GİBİ İHTİMAL DEĞERLENDİRMELERİ KARŞISINDA BÖYLE BİR HAZIRLIK DÜZEYİNDE… TABİ UMUT EDİYORDUK Kİ MUHATTAPLARIMIZ VE ULUSLARARASI TOPLUM BU OLAYDA HUKUKİ HAKLILIĞI GÖRDÜKTEN SONRA KONUNUN KENDİ ÖLÇÜSÜNÜN ÖTESİNDE TIRMANMASINA İZİN VERMEYECEKTİR.

29 OCAK 1996 ANKARA SAAT 19.00

Bunun üzerine çözüm senaryoları masaya yatırıldı. Çözüm hiç de kolay gözükmüyordu. Askerler Kayalıklara bir müdahalede [bulunurlarsa] ederlerse çatışma çıkacağı kesindi. Çatışma savaş demekti…

Aynı dakikalarda Yunanistan başbakanı yaptığı bir basın toplantısı ile adaya hiçbir silahlı kişinin yaklaştırılmayacağını yineledi, ancak sivillere ateş açılmayacağını açıkladı..

Ankara’daki toplantının ilk önerisi Başbakan Tansu Çiller’den geldi. “Silah kullanmayalım, Yunan komandolarını bir kayığın içine koyalım geri gönderelim” dedi.

GÜVEN ERKAYA; BİZ ORAYA SİLAHLI BİR EKİP GÖNDERECEĞİMİZE GÖRE ONLARIN SİLAH KULLANACAĞI % 100’DÜ. BUNLAR SİLAH KULLANIRSA BİZİM ASKERİMİZ KENDİNİ KORUMAK İÇİN SİLAH KULLANACAKTI; DOLAYISIYLA ATEŞ TEATİSİ OLACAKTI. ADADA ATEŞ TEATİSİNİN BAŞLAMASI DEMEK ONDAN SONRASININ KONTROLÜ ARTIK ELİMİZDE DEĞİL. GEMİLERİN SİLAH KULLANMASI SÖZ KONUSU OLABİLİR, GEMİLER SİLAH KULLANIRSA CONSQUENCE GİDEREK DENİZ KUVVETLERİNDEN HAVA KUVVETLERİNE İNTİKAL EDEBİLİR. DOLAYISIYLA BİR GENEL HARBE SEBEP OLMASA BİLE MAHALLİ ALANDA BİRDENBİRE İKİ ÜLKE SAVAŞA GİRMİŞ DURUMA GELEBİLİR.

Bunun üzerine Başbakan Tansu Çiller komutanlara döndü ve sordu. “Böyle bir şeye hazır mısınız ?” Komutanlar Çiller’in bu kritik sorusuna bir başka soru ile karşılık verdiler; “Asıl siz, hükümet ve politikacılar bir genel harbe hazır mısınız?”

Toplantıda hava gerilmişti. Savaş çıkması kesindi. Toplantının gerilen bu havasını bir ses bozdu. Konuşan Dışişlerinin en deneyimli bürokratlarından biriydi…

GÜVEN ERKAYA; SAYIN İNAL BATU ORADA İKİ ADA OLDUĞUNU BİR TANESİNİN ÜZERİNDE ASKER OLMADIĞINI NEDEN İKİNCİ ADAYA ÇIKMAYI DÜŞÜNMEDİĞİMİZİ SORDU.

İNAL BATU; BU GÖRÜŞÜN GÜÇLÜ YANI ŞUYDU. YANİ BİR SAVAŞ RİSKİ ASGARİYE İNİYORDU. DURUM VE İNSİYATİF EŞİTLİĞİ SAĞLANIYORDU…

Gerçekten de Yunan komandoları Kayalıkların ikisine de bayrak dikmişler ancak yalnızca birine yerleşmişlerdi. Diğer kayalık boş gözüküyordu. Ancak politikacılara göre önemli olan kayalıklara çıkmak değil, Yunan askerlerinin kayalıklardaki varlığıydı. Belki de bu yüzden bu ilginç görüş ilk anda beklenilen ilgiyi görmedi. Özellikle toplantının hükümet kanadı bu işi kökünden çözmekte kararlı gözüküyordu…

GÜVEN ERKAYA; İNAL BATU BU TEKLİFİ YAPTIKTAN SONRA BAŞBAKAN VE DIŞ İŞLERİ BAKANI HİÇ TAVİZ VERMEDEN DOĞRUDAN DOĞRUYA KAMUOYUNA VERDİKLERİ SÖZÜ BİR AN EVVEL TUTALIM ENDİŞESİ İLE BİRİNCİ ADAYA ÇIKILMASINI ÖNGÖRDÜLER TABİ BUNUN DOĞABİLECEK OLASI SONUÇLARINA DA HAZIR OLMAK GEREKİYORDU.

Toplantı bittiğinde alınan karar Yunan komandolarının bulunduğu adaya çıkılması ve sonuçlarına katlanılmasıydı. Aslında operasyon hemen o gece yapılacaktı ancak henüz öğle saatlerinde Yunanistan’a bir nota verilmişti. (29 Ocak 1996 saat15.00 Ankara) Bu notanın cevabını 24 saat beklemenin uygun olacağına karar verildi. Operasyon bir gece ertelendi.

Başbakan Tansu ÇİLLER toplantı çıkışında tüm konuşulanları özetledi.

Tansu ÇİLLER; “BU BAYRAK İNECEK, BU ASKER GİDECEK…”

Bu söz savaş anlamına geliyordu.

29 OCAK 1996 KARDAK SAAT 21.00

AYNI DAKİKALARDA KARDAĞIN ETRAFINDA BUNUN GİBİ GEMİLER, 24 TANE GEMİ, TÜRK VE YUNAN SAVAŞ GEMİSİ BİRBİRLERİNE DOKUNMADAN CEŞİTLİ MANEVRALAR YAPIYOR. KARDAK SEMALARINDA İSE UÇAKLAR İT DALAŞI YAPIYORDU. BİR SAVAŞ OYUNU OYNANMAYA BAŞLAMIŞTI. HENÜZ TETİKLER [ÇEKİLMEMİŞTİ] ATEŞLENMEMİŞTİ. ANCAK BU SAVAŞ OYUNUN NEREYE KADAR UZANACAĞI DA TAM OLARAK BİLİNMİYORDU.

29 OCAK 1996 WASHINGTON SAAT 07.00-08.00

Washington’da hayat normal başlamıştı. Amerika’nın Kıbrıs özel temsilcisi Richard Holbrooke ve arkadaşları Beyaz Saray’da Kıbrıs ile ilgili özel bir toplantı yapmaya hazırlanıyorlardı. Sabah Beyaz Saray’a Ege’deki gerginliği İstihbarat servislerinin raporlarından öğrenmişlerdi. Washington’da krizin ciddiyeti Ankara’daki toplantının ardından yapılan açıklamalar ile anlaşıldı. Beyaz sarayda Kıbrıs konuşulmaya hazırlanırken birden gündem değiştirildi. Kırmızı alarm Beyaz Saray’da verildi. Toplantı masasında Kardak tartışılmaya başlandı. Yılların tecrübesi ile Richard Holbrooke, durumun ciddiyetinin kısa sürede kavradı. Ege’de son durum bir kördüğüme dönüşmek üzereydi. Son çare devreye Amerikan Başkanı Bill CLINTON’ın girmesiydi.

RİCHARD HOLBROOKE; BU OLAYI KONTROL ALMAYI İSTİYORDUK. ACİL BİR TELEFON HATTI KURARAK İKİ ÜLKEYİ ANLAŞMAYA İKNA ETMEYE ÇALIŞTIK. HEMEN BAŞKAN CLINTON’IN SİMİTİS’İ, DEMİREL’İ VE ÇİLLER’İ ARAMASI GEREKTİĞİNE KARAR VERDİK. O DA ARADI. YAPILAN KONUŞMALAR SON DERECE KRİTİK KONUŞMALARDI. BAŞKAN CLINTON LİDERLERE “ŞU ANDA SİZİ KİŞİSEL İLGİMDEN DOLAYI ARIYORUM. ORADA NE OLUYOR” DİYE SORDU. BU KONUŞMALAR İLE İKİ ÜLKE ARASINDA BİR ARABULUCU OLMAYA ÇALIŞIYORDUK. ZİRA HEPİMİZ FARKINDAYDIK. EGE’DE DURUM SON DERECE KRİTİKTİ.

30 OCAK 1996 KARDAK

Kardak güne havadaki savaş bulutları ile uyandı. Yağmur hiç bitmeyecekmiş gibi yağıyordu. Daha düne kadar balıkçıların olta salladıkları mavi sular kararmıştı. Gri savaş gemileri karanlık sularda birbirini kovalıyordu.

30 OCAK 1996 SAAT 11.00 ANKARA YER: DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI

Ankara’da bir gece önce operasyon kararı alınmış herkes kendi biriminde çalışmaya başlamıştı. Ancak Genel Kurmay Başkanlığı’nda kimi komutanlar olayın ciddiyetine dikkat çekiyor ve bir Türk Yunan savaşını engellemek için bir yol bulmaya çalışıyorlardı. Apar topar girilen bir savaşın Türkiye’ye yarardan çok zarar getireceğine inanıyorlardı. Öğleden sonra bu sefer bürokratlar ve üst düzey yetkililer deniz kuvvetleri komutanı Güven ERKAYA’nın odasında bir araya geldiler. Bir savaşın arifesinde 6-7 farklı olasılık bir kez daha masaya yatırıldı tartışılmaya başlandı.

Bu olasılıkların ilki kayalıklara sadece sivillerin gönderilmesiydi. Yunanistan ateş etmeyeceğiz demişti.

Bir diğer olasılık kayalıklara askerlerin gönderilmesi ancak önceden askerlerin silah kullanmayacağının ilan edilmesiydi.

Bir başka olasılık Kardak’a silahlı askerlerin gönderilmesi ve ateşe ateş ile karşılık verilmesiydi.

Hava kuvvetleri bir bombardımanla da işi kısa bir süre içerisinde bitirebilirdi. Ya da gemilerden kayalıklara ateş açılabilirdi.

Ya da? Ya da bir gün önce İnal Batu’nun önerisi hayata geçirilebilirdi. Önce askersiz kayalıklara çıkılır ertesi gün diplomatik bir gelişme sağlanamazsa Yunan askerlerinin olduğu kayalığa çıkartma yapılırdı. Bu son olasılık Türkiye’ye büyük avantajlar sağlıyordu. En önemlisi zaman kazanılıyor, Uluslararası arenada eşitlik sağlanıyordu.

30 OCAK 1996 SAAT 14.00 ANKARA

Plandan ile ilgili önce Genel Kurmay Başkanı bilgilendirildi. Başbakan ikna edildi.

Bu yeni senaryo Kardak’ta uygulamaya konuldu.

Bu kritik operasyonu Türk ordusunun gözbebeği ve en iyi eğitilmiş askerleri SAT timleri yapacaktı. Operasyon gece yarısı saat tam 12.00’de başlayacak ve bir kaç saat içinde sona erdirilecekti.

GÜVEN ERKAYA; BURADAKİ HAREKÂTIN %100 BAŞARILMASI GEREKİYORDU. ASLINDA YAPILACAK OLAN HAREKÂT ÇOK BASİT GİBİ GÖRÜLEBİLİNİR, DOĞRUDUR. BİR SU ALTI TAARUZ TİMİNİN SIZMA HAREKETİDİR. HER ZAMAN EĞİTİMLERİNİ YAPTIKLARI, BUNA HAZIR OLDUKLARI BİR SIZMA HAREKÂTIDIR. SAT TİMİ İÇİN ÇOK DA ZOR BİR GÖREV DEĞİLDİR. ANCAK KARDAK BÖLGESİNDEKİ GEMİ YOĞUNLUĞUNU DÜŞÜNÜRÜSEK 24 ADET TÜRK VE YUNAN GEMİSİ VARDIR. BU YOĞUNLUK İÇERİSİNDE SIZMA HAREKÂTININ YAPILMASI FEVKALADE ZOR BİR İŞTİR. ÇOK FAZLA DİKKAT İSTEYEN, İHTİSAS İSTEYEN, HER DAKİKASI PLANLANMIŞ OLAN BİR HAREKÂTIN İCRAASI GEREKLİDİR. ÇÜNKÜ SIZAN TİMİN HER ZAMAN YAKALANMASI İMKÂNI [OLASILIĞI/RİSKİ] VARDIR. DOLAYISIYLA BU HAREKÂTIN BAŞARISINI RİSKE EDECEK HİÇBİR HATAYI KABUL ETMEMEMİZ GEREKMEKTEDİR. EĞER SİLAHLI KUVVETLER BÖYLE BİR HAREKÂTI BAŞARAMASAYDI… NE GENELKURMAY BAŞKANI NE DE BEN ERTESİ GÜN SOKAĞA ÇIKABİLİRDİK.

30. OCAK 1996 SAAT 20.00

Akşam saatlerinde operasyon kararı alınmıştı. İstanbul’daki SAT birliklerine Gümüşlük Koyu’na hareket emri verildi.

Hedef; Kardak

Harekât saati; 00.00’dı.

30 OCAK 1996 BODRUM SAAT 20.00

ANKARA’NIN KAPALI KAPILARI ARDINDA BU KOYDA NE YAPILACAĞI TARTIŞILADURSUN GENELKURMAY BÜTÜN OLASILIKLARI HESAP EDİYOR VE SON HAZIRLIKLARI YAPIYORDU. BURAYA GÜMÜŞLÜK KOYUNU YUKARIDAN GÖREN BÖLGELERE ARDI ARDINA TOP VE UÇAKSAVAR BATARYALARI YERLEŞTİRİLMEYE BAŞLANDI. ARTIK OPERASYON YAPILSIN YA DA YAPILMASIN OLASI BİR SAVAŞ, MUHTEMEL BİR ÇATIŞMA İÇİN FİTİL ATEŞLENMİŞ, BÜTÜN TEDBİRLER ALINMAYA BAŞLANMIŞTI.

Bodrum sırtlarına sevk edilen askeri birlikler durumun ciddiyetini özetliyordu. Tatilcilerin gözbebeği Bodrum şimdi Türk Ordusu’nu ağırlıyordu.

30 OCAK 1996 WASHINGTON

Bu arada Amerika bir şeyler olacağını hissediyor ancak ne olacağını tam olarak kestiremiyordu. Tansu Çiller Başkan Clinton ile yaptığı telefon görüşmelerinde şayet bir çözüm bulunmaz ise Türkiye’nin müdahalesinin kaçınılmaz olacağını söylemişti. Özellikle Richard Holbrooke Kayalıklara olası bir müdahaleden ve sonrasında Ege’de patlayacak bir savaştan endişe duyuyordu. Bu krizi durdurmak için sürekli Türkiye’yi arıyor, ancak hiç kimseye ulaşamıyordu.

RİCHARD HOLBROOKE; ÇİLLER İLE YAPTIĞIM KONUŞMALARDA İLK BİR İKİ KONUŞMADA BANA RİCHARD DİYE HİTAP EDİYORDU. SONRAKİ KONUŞMALARDA BANA MR. HOLBROOKE DEMEYE BAŞLADI. DAHA SONRA İSE TELEFONLARIMA HİÇ CEVAP VERMEDİ. ZATEN HİÇKİMSE CEVAP VERMİYORDU. EN SONUNDA ULAŞABİLDİĞİM YALNIZCA ONUR ÖYMEN KALMIŞTI.

Tabii Holbrooke’un aradığı yalnızca Türkiye’yi değildi. Telefonun diğer ucunda sürekli Yunanistan’da yer alıyordu. Holbrooke Yunanistan’ı çekilmeye ikna etmeye çalışıyordu. Üstelik bu pazarlığı o güne kadar hiç tanışmadığı bir dışişleri bakanın sesi ile yapıyordu.

RİCHARD HOLLBROOKE; DAHA ÖNCE PANGOLOS İLE HİÇ KARŞILAŞMAMIŞTIM. ÜSTELİK YENİ HÜKÜMETE GELMİŞLERDİ. DÜŞÜNSENİZE GECENİN BİR YARISI İKİ YABANCI KARŞILIKLI BİR ÇÖZÜM BULMAYA ÇALIŞIYORDUK. BU YÜZDEN HEM ONUN İÇİN HEM DE BENİM İÇİN ZOR BİR DURUMDU.

30 OCAK 1996 ANKARA

Bodrum’da operasyonun başlamasına bir kaç saat kala Ankara’da hızlı bir telefon trafiği başladı. Amerika “biz çözüyoruz” diye bastırıyor, Holbrooke’dan sonra telefon trafiğine Amerika Genelkurmay Başkanı da katılıyordu. Bu konuşmaların etkisi ile Ankara’da yavaş yavaş bir görüş ayrılığı doğmuş, birkaç saat sonra başlayacak operasyonunun ertelenmesi gündeme gelmişti.

Buna ilk itiraz Dışişleri Bakanı Deniz Baykal’dan geldi.

DENİZ BAYKAL; YANİ BİZ DAHA ÖNCEDEN KARARLAŞTIRILMIŞ OLAN BİR PROJENİN TÜRKİYE’NİN KARARLILIĞINI ZAAFA UĞRATABİLECEK DOST ÜLKE MÜDAHALELERİYLE ETKİLENMEMESİNİ GÖZETMEK DURUMUNDAYDIK. YANİ BU İŞİN BİR MOMENTUMU VARDIR, TÜRKİYE BİR KARARLILIK SERGİLEMİŞTİR, HAKLI OLDUĞUNU ANLATMIŞTIR VE HAZIRLIĞINI TAM YAPMIŞTIR. GEREKEN ADIMI ATMAK ÜZEREYKEN İYİ NİYETLE DE OLSA BİR KOMŞU ÜLKE TARAFINDAN, BİR DOST ÜLKE TARAFINDAN HAREKETE GEÇMEKTEN ALIKONULDUĞU ANDA ARTIK MÜDAHALE İNSİYATİFİNİ TÜMÜYLE KAYBETMİŞ DEMEKTİR VE OLAYIN GELİŞİMİNİ YÖNLENDİRME ŞANSI DA TÜMÜYLE ORTADAN KALKAR. BÖYLE BİR TEHLİKE İLE KARŞI KARŞIYA KALDIK.

30 OCAK 1996 SAAT 19.30-20.00 ANKARA

Ancak Başbakan Çiller Amerika’nın baskısı karşısında “acaba operasyonu bir süre için erteleyebilir miyiz?” sorusunu sormaya başlamıştı. Çiller operasyonun bir süre için bile olsa geciktirilmesinden yanaydı.

GÜVEN ERKAYA; SAYIN BAŞBAKANIM BANA HAREKÂTI ÖNE ALAMAZ MIYIZ DİYE 7.30 – 8.00 CİVARI BANA TELEFON ETTİ. HAREKÂTI ÖNE ALAMAZDIK. ANCAK BU KONUDA BENİM GENELKURMAY BAŞKANI’ NIN EMRİ OLMADAN ÖNE ALIRIZ VEYA ALAMAYIZ DEMEM DOĞRU OLMAZDI. BEN SAYIN BAŞBAKAN’A GENELKURMAY BAŞKANI İLE BU KONUYU KONUŞMASINI VE GENELKURMAY BAŞKANI’NIN BANA GEREKLİ DİREKTİFİ VERECEĞİNİ SÖYLEDİM KENDİSİNE. BİLAHARE SANIRIM SAYIN BAŞBAKAN GENELKURMAY BAŞKANI İLE BU KONUYU KONUŞTU VE GENEL KURMAYBAŞKANI DA BANA SORDUĞU ZAMAN BEN KENDİLERİNE DEĞERLENDİRMEYİ YAPTIM VE BU HAREKÂTIN BAŞARISI RİSKE ATILMAMAMALIDIR VE PLANLANAN ŞEKİLDE İCRA EDİLMELİDİR DEDİM. SAYIN GENELKURMAY BAŞKANIMIZ DA TAMAMEN BANA KATILDIĞINI SÖYLEDİ VE PLANLANAN ZAMANDA HAREKÂTI İCRA ETMEM İÇİN EMİR VERDİ.

30 OCAK 1996 GÜMÜŞLÜK SAAT 23.00

SAT komandoları gece yarısına bir kaç saat kala askeri araçlarla karartma uygulanan Gümüşlük Koyu’na geldiler. Silahlarını ve eşyalarını iki kamyon taşıyordu. Gümüşlüğün balıkçı restaurantlarının önünde malzemelerini indirmeye, zodiyak botlarını şişirmeye yüzlerini siyaha boyamaya başladılar. Yunanistan Kardak’a olası bir çıkartmanın denizden ya da havadan yapılacağına inanıyordu. Türk askerleri gemilerden ya da helikopterlerden bir kaç dakika içinde kayalıklara bir çıkartma ya da indirme yapabilirdi. Bunun da tedbirini almak için Yunan kuvvetleri Kayalıkların öteki tarafında toplanmış Türk gemilerini yakından gözleyip, Kayalıkların üzerinde turlayan Türk helikopterlerine karşı tetikte bekliyorlardı. Hiç kimsenin aklına SAT birliklerinin adaya oldukça uzak bir yoldan, karadan yola çıkıp, böylesine tehlikeli bir yolculuğu göze alabilecekleri gelmiyordu. Oysa komandolar hiç kimsenin aklına gelmeyen bu uzun ve tehlikeli yolculuğa Gümüşlük Koyu’ndan çıkmaya hazırdılar.

ANKARA’DA “OPERASYON YAPALIM” KARARI 12’YE BİRKAÇ DAKİKA KALA, BURAYA, GÜMÜŞLÜK’E BÜTÜN HAZIRLIKLARINI TAMAMLAMIŞ SAT TİMLERİNE ULAŞTI. BEŞERLİ GURUPLAR HALİNDE İKİ SİYAH ZODYAK BOTU BURADA DENİZE İNDİREN KOMANDOLAR YOLA ÇIKTILAR. İSTİKAMET KARDAK’TI MESAFE BİR BUÇUK SAAT İÇİNDE ALINACAKTI. GEMİLERİN ARASINDAN GEÇİLECEK, KARŞI KAYALIKLARDA BEKLEYEN YUNAN ASKERLERİNE GÖZÜKMEDEN KAYALIĞA ÇIKILACAKTI. ANCAK KOMANDOLAR YOLA ÇIKMIŞ OLMASINA RAĞMEN ANKARA’DA TELEFONLAR BİR KEZ DAHA ÇALIŞMAYA BAŞLADI.

31 OCAK 1996 ANKARA SAAT24.00-00.30

Holbrooke sürekli Çiller’i arıyor, Çiller ise ne Clinton’ın ne de Holbrooke’un telefonlarına çıkmıyordu. Bu arada Amerika sürekli “bu iş halloldu sakın bir çılgınlık yapmayın” mesajını Ankara’ya yolluyordu. SAT Komandolar Kardak Kayalıkları’na doğru yola çıkalı 30 dakika olmuştu.

31 OCAK 1996 ANKARA SAAT 00.30

Tansu Çiller 00.30 civarında bir kez daha Güven ERKAYA’YI aradı.

Güven ERKAYA; HAREKÂTI GECİKTİREBİLİR MİYİZ DİYE BİR TELEFON. BEN YİNE BUNU GENELKURMAY BAŞKANI İLE KONUŞUN DEDİM. GENELKURMAY BAŞKANIMIZ SORDU HAREKÂT GECİKTİRİLİRSE NE OLURDU. BİZİM PLANLARIMIZ DENİZDE KALIŞ SAATİ BİR BUÇUK SAAT TİMİMİZİN 12 DEN 13,30′ A KADAR HAREKÂTI NE KADAR GECİKTİRİRSENİZ BU ÇOCUKLAR O KADAR FAZLA DENİZDE KALACAK. BU DA YAKALANMA RİSKİNİ ARTTIRMAK DEMEK. HAREKÂTIN RİSKİNİ ARTTIRMAK DEMEK, DOLAYISIYLA PLANLANANIN DIŞINDA HERHANGİ BİR ADIMIN ATILMASI HİÇ UYGUN DEĞİLDİ.

31 0CAK 1996 SAAT 01.32

SAT komandoları önceden planlandığı gibi gece tam 01. 32’da Kardak Kayalıkları’na çıktılar. İyi haber Ankara’ya kısa zamanda ulaştı.

GÜVEN ERKAYA; TABİ ORADA BİR OH DEYİŞ VAR.

İNAL BATU; BÜYÜK BİR SEVİNÇ VE FERAHLIK ÇÜNKÜ SAVAŞ TEHLİKESİ ORTADAN KALKMIŞTI

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI

KOMANDOLARIN KARDAKTA İKİNCİ KAYALIĞA ÇIKTIĞI HABERİ BURAYA, DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI’NA BİR KAÇ DAKİKA GEÇMEDEN ULAŞTI. GAZETECİLER AŞAĞIDA DENİZ BAYKAL VE KRİZ İLE İLGİLİ KURMAYLARI BAYKAL’IN DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI’NDAKİ ODASINDA BU HABERİ BEKLİYORLARDI. BAYKAL VAKİT KAYBETMEDİ AŞAĞI İNDİ VE KENDİSİNİ BEKLEYEN GAZETECİLERE BU ÖNEMLİ HABERİ VERDİ.

31 OCAK 1996 ATİNA SAAT 23.00

Bu sefer kıyametin kopma yeri Atina’ydı. Türk askerlerinin kayalıklara çıktığı haberini Yunanistan’ın Türk Büyükelçisi haber verdi. Atina birbirine girdi. Kardak’ta durum eşitlenmiş, Yunan üstünlüğü sona ermişti. Atina’da hemen ardı ardına planlar yapılmaya başlandı. Dışişleri Bakanı Pangalos canlı katıldığı bir televizyon programından apar topar kriz merkezine çağrıldı.

Bu sefer Yunanistan Türk askerlerini kayalıklardan nasıl çıkartacağını düşünmeye başladı.

Önlerinde 3 senaryo duruyordu.

İlki Türk askerlerinin çıktığı kayalıklara Yunanistan’ın özel timlerle saldırmaktı ki, bu en azından 2 ya da 3 saati alırdı.

İkinci olasılık Kardak Kayalıkları’nın bir hava bombardımanı ile yerle bir edilmesiydi.

Üçüncü olasılık ise Türkiye’ye topyekûn bir saldırı başlatmaktı. Bu senaryoya göre Türkiye adaları bombalayacak, Yunanistan ise Kuzey Kıbrıs’a girecekti.

Yunanistan’ın önünde bir tercih daha duruyordu. Tüm bu savaş senaryolarını bir kenara bırakıp kayalıklardan geri çekilmek. Ancak her şeyden önce ilk olarak gelen haberlerin doğruluğundan emin olmak gerekliydi. Önce Türk askerlerinin Kardak Kayalıkları’na çıkıp çıkmadığının araştırılmasına karar verildi.

GÜVEN ERKAYA; YUNANİSTAN BUNUN DOĞRU OLUP OLMADIĞINI TEYİT İÇİN BİR KEŞİF HAREKÂTI YAPACAK BU BUNLARIN EMİR KOMUTA KONTROLÜNDEKİ SÜRATİ DE BİZE ORTAYA ÇIKARTACAK BUNUN İÇİN BİR HELİKOPTER KALDIRACAKLAR, SAHAYA SÖYLEYİN HELİKOPTERİN KALKIŞ SAATİNİ ÖĞRENELİM. NE ZAMANDIR? BU ONLARIN REAKSİYON SÜRESİNİ GÖSTERİR DEDİM.

31 OCAK 1996 KARDAK SAAT 05.30

GÜVEN ERKAYA’NIN BEKLEDİĞİ HABER SAAT TAM 5.30’DA GELDİ. O GECE BİZ DE BU KOYDA SAHİLDE İRTİBATI SAĞLAMAK İÇİN KALAN BİR SAT KOMANDOSU İLE TÜM GECEYİ GEÇİRMİŞTİK. YAĞMUR ALTINDA SABAHA KADAR BİR SAHRA TELSİZİNİN BAŞINDA KONUŞMALARI DİNLİYORDUK. ÖNCE BİR İŞARET FİŞEĞİ GÖRÜLDÜ DAHA SONRA TELSİZDEKİ KONUŞMALAR HAREKETLENDİ.

GÜVEN ERKAYA; YAVUZ GEMİSİ HELİKOPTER İLE YUNAN GEMİSİ İLE OLAN TELSİZ FREKANSINI BULUP DEVREYE GİRİP DİNLEMEYE GEÇTİLER. O SIRADA HELİKOPTERİN BİR ARIZASI OLDU VE BU ARIZASINI RAPOR ETTİ. HEMEN İNİŞE GEÇMESİ GEREKİYORDU. BİZİM ARKADAŞLARIMIZ YAVUZ GEMİSİNİN UÇUŞ GÜVERTESİNİ HEMEN HAZIRLAYIP HELİKOPTERE TEKLİF ETTİLER… İNMEDİ, HELİKOPTER BU ARIZA YÜZÜNDEN DÜŞTÜ.

Yunan helikopteri arıza yapmış, Türk gemisi yardıma çalışmış ancak başaramamıştı. Kardak’taki bayrak yarışı ilk ve son kayıplarını vermişti.

31 OCAK 1996 KARDAK SAAT 08.00

Kardak’ta durum eşitlenmişti. İki kayalıkta iki farklı ülkenin askerleri duruyor, iki farklı ülkenin bayrakları dalgalanıyordu. Amerika bu noktadan sonra tamamen ağırlığını koydu. Kısa süre içinde her iki taraf çekilmeye ikna edildi.

Her iki taraf da aynı anda sabah 8’e kadar çekilecekti.

Özel birlikler basın eşliğinde geri döndüler.

Kan dökülmeden bir zafer kazanılmıştı. Kardak yine eski sahiplerine, keçilere ve yunuslara kalmıştı.

Tek kurşun atılmadan sağduyu kazanmıştı.

TR-GR/Aksu

Lisansüstü çalışmalarını Türkiye'nin Yunanistan'la olan uyuşmazlıkları üzerine yürüttü. Türkiye'nin dış politikası ve dış politika krizleri özelinde çalışmalarını yoğunlaştırmaktadır. www.tdpkrizleri.org / www.tfpcrises.org / www.turkishgreek.org sitelerini hazırlamaktadır.

Learn More →